TÜM GÜN EKRAN BAŞINDA ÇALIŞMIYORUZ. SÜREKLİ DÜŞÜNMEK VE DÜŞLEMEK İÇİN
VAKİT AYIRIYORUZ. TEK SIRRIMIZ BU!

“Yaşam, tüm çevremizde mucizelerle göz önüne serilmiş. Bazen, dünyanın öbür ucunda yazılmış bir şarkının sözleri, bir kitap, ufukta süzülen gün ışığı, sizi anlattığını düşündüğünüz bir film, bir yaprak, bir göz teması, bir tırtıl, bir çiçek, içten bir tebessüm, paylaşılan bir hüzün, bazen de bir yağmur damlası… Eğer farkında yaşıyorsanız, bu mucizeleri her yerde görebilirsiniz. Binlerce renk, şekil ve formu görebilen gözler, bir arının kanat sesini ya da gök gürültüsünü duyabilen kulaklar, bir toz zerresinden evrene kadar tüm çevresini algılamaya çalışan bir beyin, bütün varoluşun ahengiyle çarpan bir kalp… Mucizelerle sarılmış uçsuz bucaksız, sonsuz olasılıklardan oluşan bir enerji okyanusu… Hepimiz birbirimize bu mucizelerle bağlıyız. Bu bağlantıyı hissedemeyebilir veya göremeyebiliriz, fakat yine de bağlıyızdır. Biz farkettikçe, algıladıkça bu bağlar daha görünür hale gelir. Daha fazla görünür oldukça şuurumuz genişler. Dolayısıyla karşılaştığımız, şahit olduğumuz her ne ise, hangi form ya da ne biçimde olursa olsun o an orada bizim için olduğunu, bizim için bir mesaj taşıdığını bilin, duyun, görün, tadın, koklayın ve tüm duyularınızla an’ı yaşayın.

Karşılaşmaktan, şahit olmaktan, tanışmaktan hiç çekinmeyin. Çünkü bilin ki, birbirimizle paylaşmak, birbirimize göstermek için herbirimiz farklı sevgi, beceri ve yeteneklere sahibiz. Ne kadar fazla verirsek o kadar fazlasını alırız. Bir şeyi kalbimizden verirsek her zaman bir kazananın olacağını ve en çok ihtiyacımız olanın verileceğini bilin. İşte tüm bu bağlantıları tanımak, çok daha büyük bir güç tarafından, hepimizin ayrılmaz bir şekilde sevgi ve şefkat temelinde bağlı olduğumuzu anlayın.

Bu olgunun kendi perspektifinden, hayatımıza anlam ve amaç duygusu getirdiğinin, bu perspektifin ise dünya üzerindeki tüm yaşamın, evrendeki tüm maddenin genetik ve atomik boyutta akrabalığı ve bağlantısı olduğu bilincini doğurduğunun farkına varın. Bu boyuttan tüm kainata bakarak, sadece bu evrende yaşamadığımızı, evrenin de bizim içimizde yaşadığı şuuruna ulaşmış oluruz.”

Biz de işimizi yaparken, üretirken bu yazılanlar ışığında yol alabilmeye çalışıp, tabiatın gösterdiklerini, hissettirdiklerini kendimizce yansıtmaya çalışıyoruz. Bütünden bir parçayı hayata taşıyarak, müşterilerimizin isteklerine en uygun ve anlaşılır cevabı yaratacağımızı düşünüyoruz.

Doğru bir ajans seçmenin önemini bilir, dahası bir ajans ile çalışabilmenin tüm zorluklarını bilir ve ortaklarını anlar. Fakat esas soru, “ AERO Neler Yapmıyor?”. İhtiyaca cevap vermiş olmak için cevap vermez. Görsel her adımı sorgular, stratejik kararlara müşteriyle ortak bir perspektifle fakat farklı bir göz olarak bakıp, en iyi zamanlama ve marka bütünlüğünü koruyan yaklaşımlarla karşılık vermeye çalışır. Markanızı oluşturduktan sonra “tamamdır, bizden bu kadar” demez. En başından itibaren, markanızı bir sonu varmış gibi değerlendirmez, teknolojik gelişmeler ve yeni kullanıcı deneyimleri ile birlikte organik bir yapı olarak ele alır, devamlılığına ve gelişiminin korumasına duygusal olarak hassasiyetle yaklaşır.

Anı kurtarmaktan ziyade istikrar ve sürdürülebilirliğe önem verir. Alınan kararlar ve uygulanan yöntemlerde uzun soluklu yolculukları hedefler ki marka için de uzun vadede artan ve güçlenen bir algı ile yolculuk devam edebilsin. Bunun için müşterinin kararları ile ilgili, gerektiğinde onlar için onlarla tartışır, sorgular, ortak adımlar atmaya çalışarak en “sağlıklı” sonucu elde etmeye gayret eder. Markanızın vizyonu açısından, sizin adınıza markanıza sizin kadar önem veren, sizden bir parça gibi çalışan bir ekip paha biçilemez.

Vizyonu olmayan bir marka, pusulası olmayan bir gemiye benzer. Marka ile kollektif bir anlayışla çözümlere ulaşmanın, yeri geldiğinde müşterinin kendini teslim edebilmesinin ortaya çıkan işin hızlı, sağlıklı bir şekilde, etkin sonuçlar elde edebilmek için önemli olduğuna inanır.

AERO, müşterisine hizmet veren yabancı bir ekip olarak değil, markanın içerisinde, markanın iletişiminden sorumlu bir departman veya takımın bir parçası olarak aksiyon alır. Bu yönüyle bir bütünlük içinde markanın süreçlerine farklı bir perspektiften bakma fırsatını değerlendirir. Çözümleri düşünmeye başlamadan önce sorunları tespit etmek gerektiğini düşünür. Üretime geçmeden önce, sorunların doğru tespit edildiğine ve sizi doğru anladığına emin olmak ister. Tecrübelerine dayanarak, farklı bakış açılarının masaya yatırılması gerektiğine inanır. Böylece kimi zaman markanın mevcut, benimsenmiş, kemikleşmiş anlayışlarını yıkıp yenisini inşa eder, kimi zaman da mevcut olanı geliştirerek inşaya devam eder.

Yaklaşımları, tasarımları ve tüm bu doğum süreci, müşterisinin potansiyelini, ne yaptığını ve nerelere ulaşabileceğini anlamasına yardımcı olur. Sunduğu farklı yaklaşımlar, zorlukları kolaylığa, karmaşıklıkları sadeliğe dönüştürerek, sürdürülebilir, yaşayan ve gelişen bir marka iletişimi kurulmasını sağlar.

Projelerinin başarıya ulaşmasını, ekibinin her üyesinin yakın işbirliği ve karşılıklı güven içerisinde çalışmasıyla sağlar. Bu yüzden birçok çalışan ile, birçok müşteriye yetersiz ve kalitesiz hizmet vermek yerine, yaratıcılığı ve iletişimi yüksek, küçük ama birbirini bilen, sinerjik ekibiyle, sınırlı sayıda müşteriye en yüksek ve kaliteli performansı sunmayı tercih eder.
Hem “sanal” hem de “gerçek” dünyanın sürekli bir döngü içerisinde olduğu, bir şeyin sona erdiğinde hemen ardından bir diğer yenisinin geldiği bilinciyle, bu döngü dairelerini mümkün olduğunca kontrollü tutarak, gerçek dünyadan kopmadan, bu döngünün kendi içerisindeki dinamiklerle eş güdümlü olarak, uyumlanarak genişletmeyi tercih eder.